İzmir’de görevli bir savcı, polis memuru hakkında üç buçuk yıla kadar hapis cezası talebine bulundu. Bu süreçte memur, Kılıç ve Gürer hakkında suç duyurusunda bulunarak, iki kadının kendisine saldırdığını iddia etti. Davanın sonucu yıl sonu itibarıyla belirsizliğini korudu. Hürriyetler kamu hakları ve ödevleri alt başlığı altında düzenlenmiştir. Hemen bütün klasik haklar ve ödevlerin sıralandığı görülür.
Özellikle de 2016 darbe girişimi sonrasında gerçekleşen geniş kapsamlı tutuklamaların ardından yaşanan aşırı kalabalık ve yeterli sağlık hizmetlerine erişim imkanının bulunmayışı sorun teşkil etmeye devam etti. Genelkurmay Başkanlığı, 30 Temmuz günü, bir grup erkek Suriyeli mültecinin gözaltında tutuldukları sırada zorla oryantal dans kıyafetleri giydirilmek de dahil olmak üzere onur kırıcı muameleye tabi tutulmasıyla ilgili bir açıklama yayımladı. Genelkurmay Başkanlığı, olaya karışan dört asker hakkında idari ve adli işlemlerin başlatıldığını ve bu askerlerden üçünün tutuklandığını teyit etti. Vatandaşlar, IŞİD’in faili olduğu belirtilen terör saldırılarından da etkilendi. 1 Ocak’ta, İstanbul’da bulunan popüler Reina gece kulübüne düzenlenen bir saldırıda 39 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi de yaralandı. Özbekistan vatandaşı olan failin, yakalanması sonrasında kolluk kuvvetlerine, saldırıyı gerçekleştirmek üzere IŞİD’den talimat aldığını söylediği belirtildi. PKK, güvenlik güçlerine ve kimi zaman da sivillere yönelik ülke çapında düzenlediği saldırıları sürdürdü. Örneğin, 2 Kasım’da Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde altı asker ve iki köy korucusu PKK’lı teröristler tarafından öldürüldü. Trabzon’un Maçka ilçesinin dağlık kesiminde (İçişleri Bakanlığı’na bağlı yarı askeri bir güç olan) Jandarma ile PKK arasında çıkan bir çatışma sırasında öldürülen 15 yaşındaki Eren Bülbül’ün 11 Ağustos’ta hayatını kaybetmesini takiben tüm siyasi kesimlerden Türk vatandaşları PKK’yı kınadı. Bölgenin yerlisi olan Bülbül, PKK’lı teröristlerin izini süren güçler için yer gösterici olarak hareket ediyordu. Uluslararası Kriz Grubu Türkiye masasına göre yılın ilk 11 ayında doğu ve güneydoğu illerinde PKK ile bağlantılı çatışmalarda 35 sivil, 164 güvenlik gücü mensubu ve 504 PKK militanı öldü. İnsan hakları grupları, hükümetin Güneydoğu’da PKK ile mücadelesinde sivilleri korumak için yeterli tedbir almadığını belirtti.
Hâkim ve savcılar, görevlerine atanmalarından sonra genelde aynı lojmanlarda kalmakta, aynı ofis alanlarını paylaşmakta, uzun yıllar boyunca aynı mahkemede görev yapmakta, hatta kariyerlerinde karşılıklı olarak pozisyon değiştirebilmektedirler. Avrupa Komisyonu dahil olmak üzere gözlemciler, bu işleyişin ceza davalarında uygunsuz ve adaletsiz bir görünümün ortaya çıkmasına yol açtığını öne sürdü. Yargı erki yetkilileri, hâkim ve savcıların HSK tarafından düzenli olarak farklı yerlere atanması yoluyla sistemin bu sorunları önleyecek şekilde tasarlandığını belirttiler. İnsan hakları dernekleri ve barolar, savunma avukatlarının, muhatapları olan savcılara kıyasla daha az zorlayıcı bir eğitimden geçtiklerini ve asgari uzmanlık seviyelerini kanıtlamak için bir sınavdan geçme zorunluluklarının olmadığını belirtti. Oy çokluğuyla verilen bu kararın karşı oyunda ise; “ … Davacı hakkında tesis edilen emeklilik işlemi, dava konusu işlemin icrai niteliğini etkileyen bir işlem değildir.
Maddesi ihmal edilerek uygulanmayacak ve doğrudan AİHSnin 5. Fıkraları uygulanarak oda hapsi disiplin cezası yargı yerince denetlenebilecektir. Disiplin cezalarının amacı kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini dağlamak olmakla birlikte, uygulamada bu amacın dışına çıkılarak şahsi husumetlerle disiplin cezaları verildiği, disiplin cezalarının bir tehdit aracı olarak kullanıldığı bir gerçektir. Bu tür suistimallerin önlenmesi bakımından AsCK’nun 111. Maddesinde[676] astlarına hak edilmemiş disiplin cezası vermek suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmış olmakla birlikte, ceza yargısı tarafından yapılacak bu denetim 353 sayılı Kanunun 95. Maddesi gereği komutanın soruşturma emri vermesine bağlı bulunduğundan etkili ve yeterli bir denetim değildir. TSK personelinin terfi, nitelikli görevlere atanma, yurt dışı görevlere, kurslara seçilme, kurmay subay olma gibi konularda disiplin cezalarının çok büyük etkisi bulunmaktadır. Ancak Aşağıda da ayrıntılı şekilde açıklanacağı üzere disiplin amirleri tarafından verilen disiplin cezaları yargı denetimi dışında tutulduğundan bu cezaların yargısal denetimi ancak “yokluk” hali ile sınırlı olarak yapılmaktadır. Disiplin amirlerinin kendilerine tanınan yetkileri kullanırken uymaları gereken esas ve usuller ile sorumlulukları ise TSKDY’nin 11 ve JDY’nin 8. Disiplin amirlerinin yetkilerinin neler olduğu TSKDY’nin 10 ve JDY’nin 7.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bununnedenleri gerekçede gösterilir. (2) Mahkeme başkan ve üyelerinden hiçbiri herhangi bir konu veya sorun üzerinde azınlıkta kaldığını ileri sürerekoylamaya katılmaktan çekinemez. (1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı,ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir. (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Budeliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir. (2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık vemüdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir\. Her gün yeni bir oyun keşfet ve sınırsız eğlencenin tadını çıkar. paribahis\. (1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasındansonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur. (2) Açıklama ve görüş veya rapor bir kurul tarafından verilmişse mahkeme, kurulun görüşünü açıklamak üzeregörevi, üyelerden birine vermeyi kurula önerebilir.
Maddesinin uygulanması gerektiğini, ancak AsCK’nun 136/1-C. Ancak, 4551 SK’la yapılan değişiklik sonrası maddede düzenlenen suçun cezası “iki seneye kadar hapis” olduğundan askeri kabahat olduğunu savunmak artık mümkün değildir. AYİM, savunmanın mutlaka yazılı olarak alınmasının gerekmediğini disiplin amirinin savunmayı sözlü olarak da alabileceğine karar vermiştir. Kanunun 175 nci maddesindeki ilgilinin kendisini savunmasına izin verileceği hükmü karşısında, Anayasanın 129 ncu maddesinde kayıtlanan savunma hakkının yazılı olarak yapılabileceği gibi, sözlü de olabileceğinin kabulü gerekir”[880]. Ankara Bölge İdare Mahkemesi, yargı bağışıklığına rağmen Anayasanın 159 ve 2641 sayılı HSYK Kanununun 12/son maddesine göre HSYK’ nun disiplin cezaları da dahil kararlarına karşı yargı yolu kapalı ise de, Adalet Bakanına hakaret suçundan beraat eden savcıya, aynı sebeple verilen kınama cezasından dolayı, Anayasanın 125. Maddesi karşısında tam yargı davası açılabileceğine ve beraat yönündeki yargı kararında keyfi hakaret ettiği anlaşılan HSYK’nun cezaî işleminden doğan manevi zararın tazmininin gerektiğine karar vermiştir[811]. Bu açıklamalar çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin taraf olduğu ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda, disiplin amirlerince disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak, 1602 sayılı AYİM Kanununun 21. Fıkrasındaki yargı denetimi kısıntısıyla çatışan hükümler bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
Bireyin cinsel hürriyetini korumayı hedefleyen bu iki suç tipi, ağır ceza yaptırımları öngörmekte ve uygulamada birçok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Suçun ispatı, şimdi kaldırılan ruh sağlığının bozulması halinde cezanın arttırılması ve suçların özelliği itibariyle mağdur beyanlarına verilen önem ile vicdan duygusu, bu suç tiplerinin diğerlerinden farklı ele alınmasına yol açmıştır. Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin konu olduğu ceza yargılamasında maksat; maddi gerçeğin ortaya çıkartılması olduğundan, hatalı kararların verilmemesi için “delil serbestisi” kuralı benimsenmiş ve ispat için herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Bu nedenle her türlü delil, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bunun sınırları; hukuka uygunluk, yargılama ile ilgili olma ve yargılamayı uzatmama olarak sıralanabilir (CMK m.206/2). Cumhurbaşkanının daha önce iki defa aday olup seçildiği ve Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde yer alan “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” hükmü ve bu hükümde yer alan “en fazla iki defa” ibaresi sebebiyle yeniden, yani üçüncü kez seçilemeyeceğine dair bir görüş bulunmaktadır. Esasen Anayasa m.101/2’nin ikinci cümlesinde aday olabilme sayısı ile ilgili sınırlama bulunmayıp, en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme yönünde kısıtlama getirildiği görülmektedir.
Esasen istinaf dilekçesinde sebep belirtilmesi zorunlu olmayıp, Bölge adliye mahkemesi istinaf dilekçesinde sebep belirtilmemesi durumunda dahi HMK m.355 çerçevesinde (kamu düzenini ilgilendiren sebepler kapsamında) inceleme yapabilir. (6) Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasının verilmesine ilişkin sürecin; disiplin amirlerinin teklifi ile başlatılması hâlinde süreci başlatan disiplin amiri tarafından, diğer durumlarda ise yetkili komutanlıklar vasıtası ile yüksek disiplin kurulları tarafından hakkında karar verilecek personelin savunması alınır. Yazılı savunma haricinde, yüksek disiplin kurulu tarafından gerek görülmesi veya personelin talepte bulunması hâlinde personel sözlü olarak da ifade vermeye çağrılabilir. Firar ve izin tecavüzü gibi ilgilinin bulunamaması nedeniyle savunma almayı imkânsız hâle getiren zorunlu hâller gereğince verilecek Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezasında savunma alınmaz. Maddesinin (A) fıkrasında; “Disiplini bozan bir kabahat yalnız bir amir tarafından ve bir disiplin cezası ile cezalandırılır.” hükmü bulunmaktadır. AYİM iç hukuktaki düzenlemeler göre yaptığı değerlendirmesinde ; “1982 Anayasasının Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar başlıklı 38 inci maddesinin onuncu fıkrasında “…İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Görüldüğü üzere, amir, astını bir hatasından dolayı ikaz ve tenkit etmek, hatta azarlamak hususunda tamamen serbest olup, bu tasarruf kanunun amir hükmü gereği disiplin cezası sayılamaz. Ancak her hukuka aykırı işlemin muhatabı üzerinde manevi etkiye yol açacağı göz önünde bulundurulursa, disiplin cezası olarak tesis edilmeyen tenkit/ikaz yazılarının, Kanunda manevi yaptırım olarak öngörülmekle resen ve her zaman disiplin cezası olarak hukuki sonuç doğuran uyarı/uyarma cezasından farkı anlaşılacaktır. Aşağıda açıklanacak olan hata gösterme, tenkit ve muaheze türünden ikaz ve ihtar işlemlerinin ceza sayılmayacağına ilişkin hüküm de dikkate alındığında, her uyarıcı işlemin, yaptırım tehdidi taşısa bile disiplin cezası sayılan uyarı/uyarma işlemi kabul edilmeyeceği ortaya çıkmaktadır. Aksi takdirde, meselâ, bir memura sırf cezalandırmak için tesis edilen atama ve yer değiştirme veya izne göndermeme işlemlerini, disiplin cezası gibi telakki etmek veya aynı hukuki rejime tabi tutmak gerekecektir. İkinci durum ise disiplin amirlerince asker kişilere verilen disiplin cezaları yargı denetimi dışında tutulmuş olmakla birlikte; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi doğrudan bu disiplin cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda “yokluk” denetimi ile sınırlı olarak yargı denetimi yapmaktadır.